Pandemi, birçok farklı alanda olduğu gibi ihracatta da birçok yeniliği ve gelişmeyi beraberinde getirdi. 2020’de dünya genelinde ihracat oranı %8’e yakın azalma gösterirken, özellikle aşının etkisi ve ticaret kısıtlamalarının esnetilmesiyle 2021 yılında pozitif ivme kazandı.
Türkiye’nin 2021 ihracatı ise bir önceki yıla kıyasla %33 oranında artarak 225 Milyar USD olarak gerçekleşti. İhracatta, demir çelik sektöründe %70 oranında artışla 26 Milyar USD ile ihracat rekoru kırıldı. Otomotiv sektörü ise %13,3 artışla ikinci sırada yer alırken, bu sektörleri makine ve hazır giyim takip etti.
E-İhracat Rakamları Arttı
2021 yılı Türkiye’de E-ihracatın parladığı bir yıl olurken, e- ihracatta geçtiğimiz yıla oranla hem ciro hem de adet bazında %50’lik bir büyüme gerçekleşti. Ticaret Bakanlığı’nın e-ihracat yapan mikro ihracatçıya %50 vergi muafiyeti sağlamasının, buradaki artışa olumlu katkı sağladığı tahmin edilmektedir. E-ihracatta KOBİ’lerin payı 2021’de %35 seviyesinde olurken, bu oranın özellikle 2022 ve sonrasında artış göstermesi beklenmektedir.
2021 yılında yapılan CRIF Türkiye İhracatçı Anketi’ne katılan firmaların %62’si, dijital yatırımlarını satış ve pazarlama çözümlerine yapacağını paylaştı.
D&B Hoovers 2021 yılı kullanıcı verilerine göre, firmaların %74.8’i müşteri bulmak için B2B veri tabanını aktif olarak kullandı. Aktif kullanım sonucunda, kullanıcı bazlı yıllık ortalama 3.600’den fazla potansiyel müşteri verisine ulaşıldı.
Yeşil Mutabakat Eylem Planı Yayınlandı
Ticaret Bakanlığı’nın yayınladığı İhracat 2021 Raporu’nda uzun ve detaylı olarak üzerinde durduğu başlıklardan biri: “İklim Değişikliği, Sürdürülebilirlik ve Yeşil Dönüşüm”dü. Avrupa Birliği’nin 2019 yılı sonunda açıkladığı Avrupa Yeşil Mutabakatı’na paralel olarak, Temmuz ayında Resmi Gazete’de yayınlanan “Yeşil Mutabakat Eylem Planı” ile ihracatçılarımızın özellikle İklim Değişikliği ile mücadele programlarına uyum sağlaması ve uluslararası ticarette rekabetçi olması amaçlanmıştır.
2022’de İhracatçılar için Hangi Konular Ön Planda Olacak?
1) Dijital Dönüşüm ve E-İhracat
İhracat süreçlerinde dijital dönüşüme başlamış olan firmalar pandemiden daha az etkilenmiştir. “Dijitalleşme” ihracat süreçlerinde; potansiyel müşteri tespiti, satış, tüm sözleşme ve gümrük süreçlerinin dijital ortamda gerçekleştiği kapsayıcı bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Potansiyel müşteri tespiti; B2B veri tabanları ve online web siteleri aracılığıyla gerçekleşti ve önümüzdeki yıllarda da bu uygulamanın artarak devam etmesi bekleniyor. 2019’da yayınlanan bir BDC araştırmasında, dijital platformlarla yeni pazarlara açılma stratejisine sahip şirketlerin, ihracat yapma olasılığının 2.8 kat daha fazla olduğu paylaşıldı.
Firmaların belirlenmesi ve ilgili kontak kişilere ulaşmada D&B Hoovers gibi B2B veri tabanlarının yanı sıra, LinkedIn gibi sosyal platformlar da ihracatçılar tarafından tercih ediliyor. Yapılan bir araştırmada iş dünyasının %77’si LinkedIn’i aktif olarak kullanıyor.
Dijital B2B platformlar aracılığıyla dünyanın her yerinden potansiyel müşterilere ulaşmak, günümüzde sadece büyük firmaların değil; KOBİ veya mikro segmentteki firmalar için de vazgeçilmez bir yatırım aracı haline geldi.
CRIF Türkiye olarak ihracatçılara 2022 yılında müşteri tespiti için kullanacakları yöntemi sorduğumuzda; %26 oranında e-ihracat, %24 yurt dışı firma ziyareti, %16 yurt dışı fuar katılımı, %36’sı ise bu 3 yöntemin hepsini kullanacağını paylaştı. Bu ankette e-ihracatın, diğer müşteri bulma yöntemlerine göre daha çok tercih edildiği görülmektedir.
2) Risk ve Tedarik Zinciri Yönetimi
Modern tedarik zincirinde, aşağıdaki maddeler de dahil olmak üzere çeşitli riskler bulunmaktadır:
– Tedarikçinin Finansal Riski (İflas Etmesi): Firmalar, çalışılan tedarikçinin finansal risklerini takip etmeli ve iflas riskine karşı üretimin aksamaması için alternatif tedarikçilerle iletişim halinde olmalıdır. Özellikle tedarik edilen ürünün firmaya özel bir üretim olması da göz önünde bulundurulursa, bu durum ihracatçı firma için son derece riskli bir hal alabilir.
– Tedarik Zincirinin Aksaması: Doğal afetler, siyasi anlaşmazlıklar ve diğer farklı etmenler tedarik zincirlerini durma noktasına getirebilir. Tedarikçi firmaların, hammaddeler için diğer firmalara bağlı olması bu alanda yaşanabilecek aksaklıkların kademeli bir etkisi olacaktır.
– Artan Lojistik Maliyetleri: Özellikle pandemi sonrası dünya genelinde ciddi bir lojistik sorunu gündeme geldi. Personel sıkıntısı ile başlayan süreç, lojistik maliyetlerinin artmasına ve konteynerlerin arz açığı yaşamasına sebep oldu. Bu olumsuzluğun 2022’ye de etki edeceğinin beklenmesiyle ihracatçıların; çalıştığı lojistik firmalarının güvenilir olduğuna ve fizibilite çalışmalarına dikkat etmeleri konusu öne çıkıyor.
– Uyum (Compliance) ve Mevzuat İhlalleri: Tedarik zinciri uygulamalarını yöneten birçok yasa ve anlaşma vardır. Bunlar; yolsuzlukla mücadele tüzüklerini, çalışma yönetmeliklerini ve insan kaçakçılığı yasaklarını içerir. Bu normlara aykırı davranan tedarikçiler sert cezalar ve/veya kovuşturma ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle çalışılan tedarikçi firmaların bu düzenlemelere ve uyum (compliance) süreçlerine uygunluğu kontrol edilmelidir.
3) ESG (Sosyal, Çevresel ve Kurumsal Yönetim) Sürdürülebilirlik Kriterlerine Uygunluk
İklim başlığının da yer aldığı; 2005 yılında BM Sorumlu Yatırım İlkeleri’nden doğan ESG (Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim)” kriterleri, Paris İklim Anlaşması’yla desteklenerek önemini artırmıştır. Özellikle pandemiyle birlikte “Sürdürülebilirlik” konusunun ön plana çıkmasıyla bu kriterler, Nisan 2020’de Avrupa Yeşil Anlaşması’nı (The European Green Deal) Covid-19 kurtarma programına dahil eden Avrupa Parlamentosu tarafından tekrar vurgulanmıştır.
İhracatçı firmaların da uluslararası rekabette yer alabilmeleri için, hem kendi firmalarının bu kriterleri uyguladığını hem de çalıştıkları firmaların uygunluğunu şeffaf bir şekilde gösterebilmesi gerekmektedir. Özellikle büyük firmaların tedarikçisi olmak veya yatırımcıların dikkatini çekmek için bu kriterlerle ilgili adımları en kısa sürede atmaları ve yatırımlarını bu yönde yapmaları gerekmektedir.